ONUR YASER CAN

Onur Yaser Can anıldı

İstanbul'da narkotik polislerinin üzerinde uyuşturucu bulunduğu iddiasıyla gözaltına alıp, nezarethanede işkence ettiği ve sonrasında evinin penceresinden atlayarak intihar eden mimar Onur Yaser Can, pazar günü Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Ali Hakkan'ın da katıldığı organizasyonda anıldı.

Anma törenin yapıldığı salonda Can'ın çizdiği ve gerçekleştirdiği proje planları bulunurken kara kalem resim çalışmaları da ziyaretçilere gösterildi. Anma programına genç mimarın ailesi, akrabaları ve arkadaşları katılırken yapılan konuşmalar salonda duygu dolu anlar yaşanmasına neden oldu.

Onur Yaser Can'ın babası Mevlüt Can yaptığı konuşmada davayla ilgili 11 tane belgenin bilgisayar ortamında değiştirildiğini belirtti ve hak arama süreçlerinde karşılaştıkları zorluklardan yakınarak "Bu mücadele zor bir mücadele ama buna devam edeceğiz. Onur'un onurunu kanıtlayana kadar bu işi götüreceğiz" dedi. Konuşmaların ardından Can'ın kız kardeşi ve arkadaşları genç mimarın sevdiği şarkıları seslendirdi.

Onur Yaser Can'a ne oldu?

Onur Yaser Can, İstanbul'da yaşamını sürdürürken, esrar satın aldığı gerekçesiyle, Harbiye'de 2 Haziran 2010'da, İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü ekiplerince yakalandı. Yakalandığı gecenin hemen ertesinde, 3 Haziran 2010 tarihinde, telefonla aranarak imzaladığı ifade ve tutanaklarda "Tarih hatasının düzeltilmesi" gerekçe gösterilerek ikinci kez emniyete çağrıldı. Emniyete gittiğinde, yakalandığında düzenlenen ve kendisine imzalatılan tutanaklar ve ifadesine bazı eklemeler yapıldı, ailesinin ifadesine göre bu tutanaklar Can'a karanlık ve loş bir ortamda tehdit edilerek imzalatıldı. Onur Yaser nezarete alınarak çırılçıplak soyularak işkence ve cinsel istismara maruz bırakıldı. Bu sırada acı içinde polislere yalvaran genç bir insanın sesi dinletildi, hakarete uğradı, tokatlandı, muhbirliğe zorlandı. İşkence sonrası alınan "Çıkış doktor raporu" için yapılan muayene yine yasal bir gereklilik olmasına karşın, işkence şüphelisi polisler huzurunda yapıldı, bedensel ve ruhsal sağlık durumu tam olarak muayene edilmeyerek, doktor raporu, yakalama ve gözaltına alma yönetmeliğine ve İstanbul Protokolü'ne aykırı biçimde hukuk dışı olarak düzenlendi.

Yakalanmış bir şahsın, aynı konudan, ilgili Cumhuriyet Savcısı'nın yazılı talebi olmadan; tekrar yakalanamayacağı, ifadesinin alınamayacağı yasal bir gereklilik olmasına karşın; avukatına, müvekkilinin yeniden ifadesinin alınacağını söyleyerek Can'ı, ifade vermesi için Narkotik Şubeye üçüncü kez çağırdılar. Can, 3. kez ifadeye gideceği veya tekrar yakalanabileceği ihtimalinin olduğu günün akşamında, 23 Haziran 2010 saat 22:00 civarında, kendisini, oturduğu apartmanın 3. katındaki evinde, odasının penceresinden çırılçıplak bir halde attı. Atladığında hayatta olan Can, ambulansın geç gelmesi, götürüldüğü ilk hastanenin başka hastaneye sevk etmesi ve ikinci hastanede de zamanında müdahale edilmemesi sonucu hayatını kaybetti.